via visual.ly.
Buy local.
Note for the international reader: Currently this site doesn’t support bilingual posts, as it seems there is a need for it. There will be an English version to the post soon. Thank you for your patience.
Geçtiğimiz günlerde -kurtulmaya çalıştığım bir alışkanlığım olan- Twitter trendlerini haber başlıkları olarak değerlendiriken, “ZRT Bankası”nın dünya çapında trend olduğunu gördüm. Detayına baktığımda, Ziraat Banka’sının yenilenmesi kararının alındığının ve ZRT, ZCT Bankası vb. önerilerinin düşünüldüğünü ögrendim.
Yönetici kurulun böyle bir karar almasının altında yatan sebepler ise; Ziraat Bankası isminin uzun olması, bankanın çağın gereklerine ayak uydurmak arzusu ve uluslararası şubelerinde farklı isimler kullanılıyor olmasıymış.
##Tanılılırlık ve hatırda kalabilme##
Marka, tüketici için sadece bir hatıradır ve ancak akılda kaldığı müddetçe hayatta kalabilir. Ziraat Bankası, markalaşmak çabasında kendisine örnek aldığı birçok markalara kıyasla çok kuvvetli bir şekilde bütünleşmiş olduğu kültürden kendisini sıyırmaya çalışıyor. Bu kararın arkasında dünya çapında tanınan öz ve anlamlı bir isme sahip olmak amacı var, anlıyorum ve görüyorum ki özüne yakın olduğumuz fikirler bizim için gözardı etmesi en kolay olanlardır. Bu noktada Ziraat Bankası ismini kısaltarak kendisini unutulmaya, anlaşılmayan ve ifade güçlüğü çeken bir ergen olmaya mahkum ediyor.
##”Bank of Ziraat”##
Bankanın isminin bir kaç tabeleya yanlış yazılmış olması (ya da farzedelim ki tüm Avrupa da yanlış yazılmış olması), bir markaşma hatası olmasının ötesinde idari bir hatadır. Yurtdışında banka isimleri genellikle aşağıdaki gibidir;
Marka + ‘Bank’
Bunu ‘Bank of Ziraat’ yazan tabelalarda (mektuplarda, takvimlerde vb.) düzeltmek yerine, tüm markayı farkı dillerin konuşulduğu ulusal bir markette anlaşılmamak, anavatanında verdiği temel mesajı unutturmak pahasına değiştirmek sanmıyorum ne tüketici ne de marka menfaati için olucaktır.
##Ziraat Bankasi’nin logosunun önemi##
Cumhuriyet tarihinden daha da eski olan bankamız logosuna baktığımızda bir başak figürüne ustaca gizlenmiş ZB’yi görürüz. Anlam ve görsellik arasındaki bu kardeşlik, bankamızın anafikri olan ziraate desteği başarı ile iletiyor. Tüketiciye bu mesajı uzun bir süre vermiş olmadnın ardından alelade değiştirmek, bir anlam karmaşasına yol açmakla birlikte tüketicinin yeni bir mesaj deşifre etmesine sebep olacaktır.
##Diger markalarin logolari nasil evrim geciriyor?##
###Apple###
Yukarıdaki resimde dünyaca ünlü Apple logosunun nasıl bir evrim geçirdiğini görüyoruz. Isaac Newton logosundan sonra geçmiş oldukları ‘ısırılmış elma’ figurü, günümüze kadar gelmiş bulunmaktadır. Bu değişim, marka stratejisinin kurumsal gayenin temsilcisi olabilmesinin göstergesidir.
###Starbucks###
Yukarıdaki resimde ise Starbucks’ın 20 yıl boyunca logosundaki detayları nasıl seçici bir şekilde öne çıkardığını görüyoruz. Starbucks Siren’ı (kahvelerin cazibesini birazda mitolojiye borcluyuz korkarım) görüldüğü üzere markanın kişiselleştirilmesi için öne alınmış, İngilizce olan isim ise tamamen logo’dan çıkartılmıştır. Bu sayede Starbucks logosu latin alfabesinin kullanılmadığı coğrafyalarda da rahatlıkla hatırlanabilicektir.
###Potansiyel Tehditler###
Değişim, insanın doğaya tepkisidir. Aynı şey organizasyonlar için de geçerlidir. Üretim veya servis için somutlaştırılan soyut bir fikir olan organizasyonların habitatını tüketiciler oluşturur. Ziraat Bankasının bu değişim girişimi, doğasında olmayan bir ihtiyaca cevap olup, gereksiz harcamalara yol açacaktır. Finansal giderin ötesinde bu harcamalar, müşterinin yabancılaşmasına sebep olup, markanın iletişimini güçleştiricektir.
###Gap Logosu’nun değişemeyiş macerası###
Geçtiğimiz yıl Gap, Ziraat Bankası’nınkine benzer bir dürtü ile, markasını yenilemeyi denemişti. Aynı şekilde onlara da harici firmalar destek olmuş, hatta tüketiciler ile anket çalışmaları da yapılmıştı.
Onların yaptıkları hatalardan kendimize ders çıkarabiliceğimizi düşünüyorum.
Gap’ın değişemeyiş macerasının sonuçlarına kısaca bakarsak;
“Markamızı değiştirme çabamız sürecinde bir çok ders aldık. Bunların arasında, böyle bir girişimi bir daha nasıl yapacağımız ve kitlemiz ile ilişkimizi derinleştirebilicek bir fırsatı nasıl değerlendirebileceğimiz vardı.
Gap’ta bizim için müşteri herzaman herşeyden önce gelmiştir, bizde müşterilerimizin bu değişime verdiği tepkiden vardığımız sonuç itibari ile eski logomuza geri dönme kararı alıyoruz.”
Bu iki değişim girişimi de tüketicinin ihtiyacı olmadığı zamanlarda, bir idari eksikliğe cevap vermek adına ortaya atılmış, kurulu düzeni gerekmediği kadar bozmuştur.
Bu kadar köklü bir değişim kararı almadan önce, bu değişimin kime hizmet edeceğini sormalıyız ve unutmamalıyız ki müşterinin hayatını zorlaştırmanın hiç kimseye bir faydası olmayacaktır.
I had the chance to come across a particular store of
thekooples which has
happened to be well immersed in their own branding and vision of the
style they are celebrating, the enthusiasm is even pushed through their
store managers.
I am calling this a beautiful coincidence, where I can observe a
company that engages their employees strongly enough to have them
comfortable in the niche they are operating.
This is a go for happy-self-expression in the work place!
Started to draft a concept for a new idea. I am aiming the following to be my constraints during the process. I have used fffffound to collect these and tryied to provide sources, where possible.
I have seen an intriguing article by logodesignlove on polluted logos with trademark or services mark logos. And I can’t agree less.
I completely understand and the argument of visual pollution that occurs on the brand material at the expense of the security of cross-border legal rights of the brands (corporates in this case). But these logos go to places where brands might not even be aware of and these logos are their own only safeguard. They exists to remind the legally aware (or anyone with some self respect) that they just have to sit in front of the drawing board a bit longer. There can be set-ups offering completely different (see below this yogurt shop in Central London feeling Googlelish) or competitive services-(ie Goojje Google Knockoff Surfaces In China)
Few days ago I had the chance to see most of the female protagonists (should i call them franchises?) of Disney at one post. The post itself was on the artistic quality of these drawings, but it allowed me to see, unsurprisingly, how articulate Disney has been with their story telling. How they brand their products to be more precise.
We were told before our Visual studies class that “This lecture will ruin your whole movie experience” so did this blog post.
When hardware are first build, they required highly proficient operators to be operated by. These operators were engineers who are highly trained and were able to speak the language of the hardware, which allowed them master the technology. But as with many other things, civilization (you can say capitalism as well) digests the technology and enables the masses to opt-in. This is where the user interfaces come in, as an interpreter between the hardware and the user. The interface’s goal is to enable anyone to use a hardware to accomplish certain tasks, without requiring any prior experience with it.Driven from this approach, brands as well as hardware, diminished from their identities to user (costumer) experiences. The tangible goods, user already purchased at the point of sale, is where you as the brand start become passive, or a voice that simply can be ignored within the armsrace of media buying*. Every interaction that your consumer partakes with your brand is a piece in the jigsaw, which will sum up to be their ‘User Experience ’ with your brand. This replaces (at least challenges) the idea of ‘setting up a tone’ or ‘a brand identity’ with a billboard. Investing into your customers’ experience with your brand, is as simple as providing a ‘worth mentioning product & service’. The possibilities are only limited to the extend you can afford to interact with your customers.
Afford: The further you communicate anything to a customer with a brand on, you risk to break the fragile relationship that you build up to date.
Irregardless of the scale of the organization, or the field it operates in (b2b, b2c), collectively built product is what the actual user interface is to the end user. This idea is as extensive as to the range of associations being made with the to the brand, logo, customer service, Pr stunts, ad campaigns, product itself, and so on… In order to have a solid brand culture and royal base of customers, the customer interfacing operations must be consistent & under microscopic observation.